Kurumsal dünyayı geride bırakıp ruhu harekete geçiren hikayeleri, yerleri ve insanları toplayan seyahat küratörü, It’s Beautiful Here’nin kurucusu Georgia Hopkins ile konuşmanın mutluluğunu yaşadık.
“It’s Beautiful Here”ı başlatmanızda sizi ne motive etti?
2012 yılında, Avustralya’daki kurumsal işimden ayrıldım ve New York’ta yaşama hayalimin peşinden gitmeye karar verdim. Ama hayatın benim için başka planları vardı—kalbimi çalan Kaliforniya oldu. Yalnızca turist vizesiyle gittiğim için sürekli hareket halinde olmak zorundaydım; her 90 günde bir ülkeden çıkmam gerekiyordu. Bu yüzden oldukça spontane ve bazen çılgın tek başıma maceralara atılmaya başladım.
Ailem ve arkadaşlarım sürekli seyahatlerimi belgelememi istiyordu, ben de It’s Beautiful Here’ı fotoğraflarımı, seyahat hikâyelerimi ve keşfettiğim lokal noktaları paylaşmak için bir platform olarak kurdum. Başlangıçta bir tutku projesi olarak ortaya çıkan bu fikir, kısa sürede daha büyük bir şeye dönüştü. Her zaman bir yeri en iyi tanımanın yolunun bağ kurmaktan geçtiğine inandım; yerel halkla bağ kurmak, kültürün içine girmek ve klasik turistik noktaların ötesine geçmek. It’s Beautiful Here’ın özü de tam olarak bu.
Şehir rehberleri oluşturmaya, az bilinen ipuçları paylaşmaya başladım ve sonunda seyahate olan aşkımı bir işe dönüştürdüm. Dünyanın en saygın seyahat yayınlarına yazılar yazarak ve özel seyahat rotaları hazırladım. Bu tamamen organik gelişen bir yolculuk oldu ve merkezinde seyahate, bağlantıya ve bir yerin gerçek büyüsünü ortaya çıkarmaya duyulan derin bir aşk var. Her gün bunu yapabildiğim için kendimi şanslı hissediyorum.
Seyahat planlamayı tatmin edici kılan nedir?
Benim için benzersiz ve kişiye özel bir rota hazırlamak kadar tatmin edici çok az şey var.
Rehber kitaplarda yer almayan yerel öneriler, sıra dışı deneyimler ve gizli noktalarla harmanlanmış planlarla, müşterilerimin seyahatlerinde ziyaret ettikleri yerlerle bağ kurmalarına yardımcı olmayı amaçlıyorum. Aslında asıl mesele yolculuğu mümkün olduğunca özel ve kişisel kılmak.
Seyahatte gizli hazineleri nasıl keşfediyorsunuz?
Yerellerle bağlantı kurarak, bol bol soru sorarak ve her anın içinde olarak. Ve çok fazla yürüyerek. Anı yaşamaya odaklanıyor ve güzel olan ne varsa içime çekmeye çalışıyorum. En unutulmaz olanlar hep beklenmedik keşifler oluyor zaten.
En sevdiğiniz seyahat kitabı?
Pico Iyer’ın “The Half Known Life” kitabını yeni bitirdim, favorilerimin arasına girdi. Bence Pico Iyer seyahatin büyüsünü mükemmel şekilde özetliyor: “Ve eğer seyahat aşka benziyorsa, bu büyük ihtimalle bir farkındalık hâli olması yüzündendir; yani, dikkatli, alıcı, aşina olmadığımız ve değişime hazır olduğumuz bir durum. Bu yüzden en iyi yolculuklar, en iyi aşk hikâyeleri gibi, aslında asla tam anlamıyla sona ermez.”
Hayalinizdeki tatil nasıl olurdu?
Benim için ideal tatil çok basit. Plansız. Deniz kenarında uyanmak. Güzel bir kahve. Güneş ışığı. Bütün gün yüzmek. Ve bolca iyi yemek, arkadaş, müzik ve şarap.
Georgia Hopkins ile Röportaj
Kısa kaçamaklar ve uzun süreli ilham yolculukları
Seyahat felsefeniz nedir?
Açık kal. Ve “evet” de! En güzel şeyler, kendini spontane gelişen olaylara ve tesadüflere bıraktığında olur.
Hiç atlamadığınız seyahat tüyoları ya da olmazsa olmazlarınız?
Yanımda mutlaka Bodha tütsüsü (beni dengeler) ve küçük bir seyahat mumu taşırım. Yolda da kendimi evde gibi hissetmemi sağlayan küçük ritüeller bunlar. Bodha tütsü linki: https://bodha.com/shop/ground-ritual-incense
Geleceğin seyahati hakkında vizyonunuz nedir?
Umarım gezginler olarak daha bilinçli oluruz; daha yavaş, daha farkındalıkla seyahat eder, yerel halk ve kültürle daha derin bağlantılar kurmaya çalışırız. Gezginlerin kutu işaretlemek ya da “o pozu yakalamak” peşinde koşmaktan çok, gerçekten içten gelen, yerel deneyimlere yönelmelerini isterim. Bunun merkezinde yerel topluluklara saygı göstermek ve onlara bir şeyler kazandırmak yer almalı.
Sosyal medya seyahati nasıl etkiledi?
Sosyal medyanın seyahat üzerindeki etkileri hakkında çok karışık hislerim var. Bir yandan işim onun sayesinde var ve insanlara ilham vererek harika destinasyonları keşfetmelerine yardımcı olmayı seviyorum. Ayrıca insanları bir araya getirme şeklini de çok seviyorum. Bu sayede kurduğum ilişkiler için çok minnettarım.
Ama diğer yandan, sosyal medyanın destinasyonları metalaştırmasından, kalabalıklaşmaya neden olmasından ve insanların seyahatlerinde sadece “fotoğraf çekip paylaşma”yı amaç edinmesinden endişe duyuyorum. Ben de ilham verici fotoğraflar paylaşırken, yerin tam detaylarını ifşa etmeme konusunda hassasım.
Seyahatte bir miktar gizem olması gerektiğine inanıyorum—bir tür sürpriz unsuru. Bir destinasyonun kendini yavaş yavaş ortaya koyması kadar büyüleyici bir şey yok. Ve sosyal medyanın bu sürpriz etkisini pek çok insan için yok ettiğini hissediyorum.
Favori 3:
Restoran
Marion, Melbourne; Le Doyenné, Fransa; The Hut, Byron Bay.
Destinasyon
Japonya; Bhutan; Yeni Zelanda.
Otel
Sao Lourenco do Barrocal, Portekiz; Passalacqua, Italya; Mèlisses, Yunanistan.
