WRITE WHAT SHOULD NOT BE FORGOTTEN WITH ISABEL ALLENDE

RÖPORTAJ

Şili kökenli Amerikalı yazar Isabel Allende ile bellek, aidiyet ve süregelen cinsiyet eşitliği mücadelesi üzerine konuştuk.

RÖPORTAJ TOBIAS GARNETT

PHOTOGRAPHY BY AMY HARRITY

İspanyolcanın en çok okunan ve en çok sevilen yazarlarından biri olan Isabel Al-lende’nin kitapları şimdiye dek 67 milyon satıldı ve 35 dilde yayınlandı.

Röportajımıza bellek ve yazı ile ilgili sorularla başlamak istiyorum. 96 yaşındaki annenizle birbirinize hâlâ her gün mektup yazıyorsunuz. İlk romanınız Ruhlar Evi de Şili’de ölüm döşeğindeki büyükbabanıza yazılmış bir mektupla başlıyor. Kitabınız Paula içinse şöyle demiştiniz: “Yazıldığı sürece hatırlanacak”. Tüm bunlar akla, olanları hatırlama ve belgeleme saplantısını getiriyor. Bu hatırlama ihtiyacının amacı nedir?

Her şeyden önce, yazı yazmak biraz köklenmemi ve denge bulmamı sağlıyor çünkü daima hareket halindeyim. Annemle üvey babam diplomat olduğu için çocukken çok taşındık. Sürekli okul değiştirdim, arkadaş değiştirdim, dil değiştirdim. Ardından siyasi nedenlerle ülkemi terk ettim. Şimdi göçmenim. Herhangi bir yere ait olduğumu da hissetmiyorum. Çok defa sil baştan başladım ve hafızam o kadar da iyi değil. Kaydını tutmazsam geçmişim unutulup gidecek gibi hissediyorum. Benim kayıt yöntemim anneme her gün mektup yazmak. Hepsi yıllara göre ayrılmış, kutu kutu mektup dolu bir odam var. Onları en iyi şekilde saklamaya çalışmama rağmen eskiyorlar, bu nedenle arşiv tutmaya başladım. Bu projeye onlarca yıl önce başladım, kutuların arasından tekrarlanmışları ayıklayıp kronolojik sıraya koyuyorum. Unuttuğum şeylerin ne kadar çok olduğunun farkına varıyorum. Hepsini tümüyle okumaya zaman yok, yaşlı bir insan olarak, hayatımı hatırlamak için asla dönüp okuyacağımı sanmıyorum. Yine de o mektuplar bana kimlik veren kökler gibi. İnsan bir yere ait olduğunda ve yaşamını pek çok sayıda insanla beraber geçirdiğinde kim olduğuna dair bir fikir edinir çünkü bu hissi ona diğer insanlar verir. Benim için durum böyle değil. O zaman hayatıma tanıklık edildiği hissi nereden gelecek? İşte bu mektuplardan. Bir de kitaplarımdan elbette ama kitaplarım beni anlatmıyor.

Tüm bu kağıda dökmenin belleğiniz üzerindeki etkisi nedir? Ruhlar Evi’nde Clara olanları yazdıktan sonra hemen unutuyor. Yazmanın sizde de buna benzer bir etkisi var mı?

Mutlaka var. Dün ne yaptığımı hatırlayamıyorum ama biliyorum ki bir yerlerde yazılı. Dolayısıyla acil bir durum olursa geri dönüp bakabilirim. Paula’yı yazarken de öyle yaptım. O kitap, kızım Paula hastayken bir yıl komada kaldığında anneme yazdığım 160 mektuba dayanır. Tüm sene bana uzanıp giden bir karanlık gibi gelmişti. Bir olayı diğerinden ayıramıyordum. Her şey bulanıktı. Tek hatırladığım onu Madrid’deki hastaneden alıp Kaliforniya’ya getirmem oldu. Geri kalanı, onun hastalığının durumu, onunla olan ilişkim aynıydı. O yüzden mektuplar olmasaydı o kitabı yazamazdım.

Hafıza aynı zamanda bir çeşit vasiyetname olabilir. Hatırlamayı politik bir eylemolarak görüyor musunuz?

Evet, yazıncaya kadar kitapları neden yazdığımı bilmiyorum. Çoğu zaman ilk yorumu okuyuncaya dek bilmiyor oluyorum. Fakat yazdığım her kitabın yaşamımda bir yansıması var. Kendi yaşamım da etrafımda olan bitene yansıyor tabii. Mutlak iktidar, silahlı kuvvetler, işkence, ölüm hakkında, suikastler ve ortadan yok olan insanlarla ilgili birden çok kitap yazdım: Ruhlar Evi, Aşktan ve Gölgeden, Yüreğimdeki Ülkem, Paula, vb. Çünkü tanık olduğum bu olaylar benim hayatımı ve yüz binlerce başka insanın hayatını tamamen değiştirdi. Bazen “Neden bu kadar tutkuyla yazıyorum?” diye merak ediyorum. Kitap bitene dek benimle hiçbir ilgisi yokmuş gibi görünürken tarihsel ya da başka açılardan gerçekten önemli bir olayı belgelediğimi veya tanıklık ettiğimi fark ediyorum.

WRITE WHAT SHOULD NOT BE FORGOTTEN WITH ISABEL ALLENDE

RÖPORTAJ

Şili kökenli Amerikalı yazar Isabel Allende ile bellek, aidiyet ve süregelen cinsiyet eşitliği mücadelesi üzerine konuştuk.

RÖPORTAJ TOBIAS GARNETT

PHOTOGRAPHY BY AMY HARRITY

İspanyolcanın en çok okunan ve en çok sevilen yazarlarından biri olan Isabel Al-lende’nin kitapları şimdiye dek 67 milyon satıldı ve 35 dilde yayınlandı.

Röportajımıza bellek ve yazı ile ilgili sorularla başlamak istiyorum. 96 yaşındaki annenizle birbirinize hâlâ her gün mektup yazıyorsunuz. İlk romanınız Ruhlar Evi de Şili’de ölüm döşeğindeki büyükbabanıza yazılmış bir mektupla başlıyor. Kitabınız Paula içinse şöyle demiştiniz: “Yazıldığı sürece hatırlanacak”. Tüm bunlar akla, olanları hatırlama ve belgeleme saplantısını getiriyor. Bu hatırlama ihtiyacının amacı nedir?

Her şeyden önce, yazı yazmak biraz köklenmemi ve denge bulmamı sağlıyor çünkü daima hareket halindeyim. Annemle üvey babam diplomat olduğu için çocukken çok taşındık. Sürekli okul değiştirdim, arkadaş değiştirdim, dil değiştirdim. Ardından siyasi nedenlerle ülkemi terk ettim. Şimdi göçmenim. Herhangi bir yere ait olduğumu da hissetmiyorum. Çok defa sil baştan başladım ve hafızam o kadar da iyi değil. Kaydını tutmazsam geçmişim unutulup gidecek gibi hissediyorum. Benim kayıt yöntemim anneme her gün mektup yazmak. Hepsi yıllara göre ayrılmış, kutu kutu mektup dolu bir odam var. Onları en iyi şekilde saklamaya çalışmama rağmen eskiyorlar, bu nedenle arşiv tutmaya başladım. Bu projeye onlarca yıl önce başladım, kutuların arasından tekrarlanmışları ayıklayıp kronolojik sıraya koyuyorum. Unuttuğum şeylerin ne kadar çok olduğunun farkına varıyorum. Hepsini tümüyle okumaya zaman yok, yaşlı bir insan olarak, hayatımı hatırlamak için asla dönüp okuyacağımı sanmıyorum. Yine de o mektuplar bana kimlik veren kökler gibi. İnsan bir yere ait olduğunda ve yaşamını pek çok sayıda insanla beraber geçirdiğinde kim olduğuna dair bir fikir edinir çünkü bu hissi ona diğer insanlar verir. Benim için durum böyle değil. O zaman hayatıma tanıklık edildiği hissi nereden gelecek? İşte bu mektuplardan. Bir de kitaplarımdan elbette ama kitaplarım beni anlatmıyor.

Tüm bu kağıda dökmenin belleğiniz üzerindeki etkisi nedir? Ruhlar Evi’nde Clara olanları yazdıktan sonra hemen unutuyor. Yazmanın sizde de buna benzer bir etkisi var mı?

Mutlaka var. Dün ne yaptığımı hatırlayamıyorum ama biliyorum ki bir yerlerde yazılı. Dolayısıyla acil bir durum olursa geri dönüp bakabilirim. Paula’yı yazarken de öyle yaptım. O kitap, kızım Paula hastayken bir yıl komada kaldığında anneme yazdığım 160 mektuba dayanır. Tüm sene bana uzanıp giden bir karanlık gibi gelmişti. Bir olayı diğerinden ayıramıyordum. Her şey bulanıktı. Tek hatırladığım onu Madrid’deki hastaneden alıp Kaliforniya’ya getirmem oldu. Geri kalanı, onun hastalığının durumu, onunla olan ilişkim aynıydı. O yüzden mektuplar olmasaydı o kitabı yazamazdım.

Hafıza aynı zamanda bir çeşit vasiyetname olabilir. Hatırlamayı politik bir eylemolarak görüyor musunuz?

Evet, yazıncaya kadar kitapları neden yazdığımı bilmiyorum. Çoğu zaman ilk yorumu okuyuncaya dek bilmiyor oluyorum. Fakat yazdığım her kitabın yaşamımda bir yansıması var. Kendi yaşamım da etrafımda olan bitene yansıyor tabii. Mutlak iktidar, silahlı kuvvetler, işkence, ölüm hakkında, suikastler ve ortadan yok olan insanlarla ilgili birden çok kitap yazdım: Ruhlar Evi, Aşktan ve Gölgeden, Yüreğimdeki Ülkem, Paula, vb. Çünkü tanık olduğum bu olaylar benim hayatımı ve yüz binlerce başka insanın hayatını tamamen değiştirdi. Bazen “Neden bu kadar tutkuyla yazıyorum?” diye merak ediyorum. Kitap bitene dek benimle hiçbir ilgisi yokmuş gibi görünürken tarihsel ya da başka açılardan gerçekten önemli bir olayı belgelediğimi veya tanıklık ettiğimi fark ediyorum.

WRITE WHAT SHOULD NOT BE FORGOTTEN WITH ISABEL ALLENDE

RÖPORTAJ

Şili kökenli Amerikalı yazar Isabel Allende ile bellek, aidiyet ve süregelen cinsiyet eşitliği mücadelesi üzerine konuştuk.

RÖPORTAJ TOBIAS GARNETT

PHOTOGRAPHY BY AMY HARRITY

İspanyolcanın en çok okunan ve en çok sevilen yazarlarından biri olan Isabel Al-lende’nin kitapları şimdiye dek 67 milyon satıldı ve 35 dilde yayınlandı.

Röportajımıza bellek ve yazı ile ilgili sorularla başlamak istiyorum. 96 yaşındaki annenizle birbirinize hâlâ her gün mektup yazıyorsunuz. İlk romanınız Ruhlar Evi de Şili’de ölüm döşeğindeki büyükbabanıza yazılmış bir mektupla başlıyor. Kitabınız Paula içinse şöyle demiştiniz: “Yazıldığı sürece hatırlanacak”. Tüm bunlar akla, olanları hatırlama ve belgeleme saplantısını getiriyor. Bu hatırlama ihtiyacının amacı nedir?

Her şeyden önce, yazı yazmak biraz köklenmemi ve denge bulmamı sağlıyor çünkü daima hareket halindeyim. Annemle üvey babam diplomat olduğu için çocukken çok taşındık. Sürekli okul değiştirdim, arkadaş değiştirdim, dil değiştirdim. Ardından siyasi nedenlerle ülkemi terk ettim. Şimdi göçmenim. Herhangi bir yere ait olduğumu da hissetmiyorum. Çok defa sil baştan başladım ve hafızam o kadar da iyi değil. Kaydını tutmazsam geçmişim unutulup gidecek gibi hissediyorum. Benim kayıt yöntemim anneme her gün mektup yazmak. Hepsi yıllara göre ayrılmış, kutu kutu mektup dolu bir odam var. Onları en iyi şekilde saklamaya çalışmama rağmen eskiyorlar, bu nedenle arşiv tutmaya başladım. Bu projeye onlarca yıl önce başladım, kutuların arasından tekrarlanmışları ayıklayıp kronolojik sıraya koyuyorum. Unuttuğum şeylerin ne kadar çok olduğunun farkına varıyorum. Hepsini tümüyle okumaya zaman yok, yaşlı bir insan olarak, hayatımı hatırlamak için asla dönüp okuyacağımı sanmıyorum. Yine de o mektuplar bana kimlik veren kökler gibi. İnsan bir yere ait olduğunda ve yaşamını pek çok sayıda insanla beraber geçirdiğinde kim olduğuna dair bir fikir edinir çünkü bu hissi ona diğer insanlar verir. Benim için durum böyle değil. O zaman hayatıma tanıklık edildiği hissi nereden gelecek? İşte bu mektuplardan. Bir de kitaplarımdan elbette ama kitaplarım beni anlatmıyor.

Tüm bu kağıda dökmenin belleğiniz üzerindeki etkisi nedir? Ruhlar Evi’nde Clara olanları yazdıktan sonra hemen unutuyor. Yazmanın sizde de buna benzer bir etkisi var mı?

Mutlaka var. Dün ne yaptığımı hatırlayamıyorum ama biliyorum ki bir yerlerde yazılı. Dolayısıyla acil bir durum olursa geri dönüp bakabilirim. Paula’yı yazarken de öyle yaptım. O kitap, kızım Paula hastayken bir yıl komada kaldığında anneme yazdığım 160 mektuba dayanır. Tüm sene bana uzanıp giden bir karanlık gibi gelmişti. Bir olayı diğerinden ayıramıyordum. Her şey bulanıktı. Tek hatırladığım onu Madrid’deki hastaneden alıp Kaliforniya’ya getirmem oldu. Geri kalanı, onun hastalığının durumu, onunla olan ilişkim aynıydı. O yüzden mektuplar olmasaydı o kitabı yazamazdım.

Hafıza aynı zamanda bir çeşit vasiyetname olabilir. Hatırlamayı politik bir eylemolarak görüyor musunuz?

Evet, yazıncaya kadar kitapları neden yazdığımı bilmiyorum. Çoğu zaman ilk yorumu okuyuncaya dek bilmiyor oluyorum. Fakat yazdığım her kitabın yaşamımda bir yansıması var. Kendi yaşamım da etrafımda olan bitene yansıyor tabii. Mutlak iktidar, silahlı kuvvetler, işkence, ölüm hakkında, suikastler ve ortadan yok olan insanlarla ilgili birden çok kitap yazdım: Ruhlar Evi, Aşktan ve Gölgeden, Yüreğimdeki Ülkem, Paula, vb. Çünkü tanık olduğum bu olaylar benim hayatımı ve yüz binlerce başka insanın hayatını tamamen değiştirdi. Bazen “Neden bu kadar tutkuyla yazıyorum?” diye merak ediyorum. Kitap bitene dek benimle hiçbir ilgisi yokmuş gibi görünürken tarihsel ya da başka açılardan gerçekten önemli bir olayı belgelediğimi veya tanıklık ettiğimi fark ediyorum.

POSITOPIA

17

ŞİMDİ SATIŞTA

is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.

Adres

Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey

+90 212 232 4288

contact@212magazine.com

POSITOPIA

17

ŞİMDİ SATIŞTA

is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.

Adres

Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey

+90 212 232 4288

contact@212magazine.com

POSITOPIA

17

ŞİMDİ SATIŞTA

is a large format international biannual magazine from Istanbul. Focusing on arts, culture and society, each issue tackles various universal subjects within a distinct theme.

Adres

Karaköy Tarihi Un Değirmeni Binası, Kemankeş Mahallesi, Ali Paşa Değirmen Sokak 16, 34425, Karaköy Istanbul, Turkey

+90 212 232 4288

contact@212magazine.com